15–21 Nisan 2024 Haftası Teknoloji Bülteni

15–21 Nisan 2024 Haftası

15–21 Nisan 2024 Haftası Teknoloji Bülteni
Photo by Neven Krcmarek on Unsplash

RSS, blogların popüler zamanlarından bu yana kullandığım ve benim için ekrandan okuma alışkanlığımın yegane aracı olmaya devam ediyor.

RSS, ‘Rich Site Summary’ veya daha yaygın olarak ‘Really Simple Syndication’ kısaltmasıdır. RSS, web sitelerindeki içerik güncellemelerini otomatik olarak takip etmek için kullanılan bir format türüdür. Genellikle haber siteleri, bloglar ve diğer içerik üreten siteler tarafından kullanılır.
Reeder 5

RSS kullanma alışkanlığım devam etse de kullandığım takip uygulamaları zamanla değişti. Eskilerin hatırlayabileceği Google Reader ile başlayan uygulama serüvenimde ekranıma birçok okuyucu girdi. Son olarak Feedly ile devam eden RSS tercihim geçen hafta Reeder 5 isimli uygulamaya geçmemle yine değişti.

Reeder’ı tercih etmemdeki en büyük neden elbet ki temiz ve minimalist arayüzü olmasının yanında, Pocket bağlantısı, çevrimdışı okuma yeteneği ve Bionic veya Reading gibi modern okuma tekniklerini desteklemesi ise seçim nedenimin diğer nedenleri oldu.


Photo by André François McKenzie on Unsplash

Malumunuz Orta Doğu karışık ve burada yaşayan masum insanlar ne yazık ki ölmeye devam ediyor. Bu hafta İran’ın İsrail’i bombalarken Bitcoin fiyatı da aşağı yönde bir seyir izledi. Ve bu düşüş; Bitcoin, tüm bu nedenlerden (küresel olaylar) etkinlenmemek üzere üretilmiş bir para birimi değil miydi, sorusunun kafamda doğmasına neden oldu?

Sahi neden doğdu Bitcoin? Borsalarda alım satım yapıp şişirilip sonra patlatılan bir balon olsun diye mi? İşi bilmeyenlerde bulunan para, işi iyi bilen brokerlara yönlendirilsin diye mi? “Kripto” diye bir sektör doğsun diye mi? Yoksa kirli para, dolaşıma kolay sokulsun diye mi? Veya Dünya’nın elektriğini hunharca harcasın diye mi? Bu soruları baya çoğaltabilirim ve tüm bu sorularım, anladığınız üzere, bir eleştiri kıvamında. Sorularımın cevaplarını Satoshi Nakamoto’nun 2008 yılında yayınladığı “Bitcoin White Paper” içeriğinde bulamazsınız. Çünkü teknik yapıyı ve işleyişi okuduğunuzda, tıpkı tüm büyük buluşlarda olduğu gibi, her şey tozpembe. Ama unutulan bir şey var: Her şeyin altını üstüne getiren, iyiyi kötüye çeviren insan-para ilişkisi.


Photo by Tingey Injury Law Firm on Unsplash

Apple için Avrupa’da işler pek iyi gitmiyor gibi görünüyor. Avrupa Birliği’nin sıkıştırmalarından sonra şimdi de İngiltere’de büyük bir dava söz konusu. 1500'den fazla geliştiricinin oluşturduğu bir korsorsiyum Apple’a karşı yüksek komisyon nedenlerinden dolayı dava açma hazırlığında. Bu tarz davalar bana hep olağanüstü geliyor. Düşünsenize, yarattığınız marka altında para kazanan kişiler, sizi komisyon bedelinden memnun olmadıkları için dava etmek istiyor. Devlet, geliştiricilere “Beğenmiyorsanız başka yere gidin.” demiyor ve dava açılmasına izin veriyor. Bu gerçekten pek leziz bir şey. Apple, davayı kaybetmesi halinde başka ülkelerde de benzer davalarla karşı karşıya kalabilir ve politikalarında değişiklik yapmak zorunda kalabilir.

Göreceğiz.


Photo by Lander Denys on Unsplash

Oyun dünyası ile aram hiç iyi olmadı. Lise ve üniversite zamanlarımda oynadığım birkaç oyunu saymazsak neredeyse hiç oyun oynamadığımı düşünebiliriz. Lise zamanlarımda, yaz tatillerinde çalışıyordum. Bir yaz boyunca topladığım parayla aldığım Game Boy ve onda oynadığım ilk oyun olan, aslında Sega için geliştilmiş, Sonic’i oynarken duyduğum hazzı unutamıyorum.

Game Boy, Nintendo tarafından 1989 yılında piyasaya sürüldü ve video oyun dünyasında bana göre 90'lı yıllarda gerçekten bir devrim yarattı. Getirdiği yenilikler ve taşınabilirliği sayesinde oyun kültürünün simgelerinden biri hâline geldi. İşte Game Boy ve türevlerlerindeki oyunlar halen birçok oyun sever tarafından saygıyla anılmaktadır. Game Boy gibi eski oyun konsollarını halen çok seven bu tayfa için bu hafta Apple tarafından güzel bir haber geldi. Apple, yayınladığı bir güncellemeye göre artık App Store üzerinde emülatörlere izin vereceğini söyledi. Bir süre eski moda oyun görsellerine maruz kalacağız gibi görünmekte.


NASA/Bill Ingalls

Bildiğiniz üzere NASA gözünü yeniden Ay’a çevirmişti. Ve bu konuda çalışmaları da olabildiğince hızlı bir şekilde devam etmekte. Tabi çalışmalar sadece ABD sınırları dahilinde kalmıyor ve kendine bu çalışmalarda destek sağlayacak bir çok müttefik de söz konusu. Bu müttefiklerden birisi de Japonya. Japonya, NASA için hem mürettebatlı hem de mürettebatsız görevlerde kullanılmak üzere bir Ay aracı tasarlayacak, geliştirecek ve işletecek. Bu tarihi anlaşma ile bir Japon astronotun Artemis misyonları kapsamında Ay’a ilk adımını atması planlanıyor. Kendilerine atom bombası atan bir ülkeyi affedip, o ülkenin yegâne kuruluşlarından biri ile anlaşma yapıp Ay’a gidecek bir proje üzerine çalışacak kadar alçak gönüllü ve affedici Japon kültürü de benim açımdan kendine hayran bırakacak seviyede.

Bu hafta Japonya tarafında diğer bir uzay haberi ise Güneş’ten elde edilen enerjiyi uzaydan dünyaya gönderecek bir teknoloji üzerinde çalıştıkları haberi oldu. Önünde enerji almayı engelleyecek bir bulut olmadığını düşününce atmosfer dışından böyle bir enerji aktarımı yapmak mantıklı gibi geliyor.


Ay’ın arka yüzü Dünya’da doğrudan görüntülenmeyen bir yerdir ve komplo teorisyenleri tarafından her zaman bir geyik durumu oluşturmuştur. İnsan, görmediği yerleri merak eder ve bu merak insana türlü hayaller kurdurur. Peki, neden mi görülmüyor? Çünkü Ay, Dünya etrafında dönüşünü tamamlarken aynı zamanda kendi ekseni etrafında da döner; bu durum, “senkronize rotasyon” veya “bağlı dönüş” olarak adlandırılır. Sonuç olarak Ay’ın yalnızca bir yüzü Dünya’dan sürekli olarak görülebilirken diğer yüzü yani “arka yüz” hep gizli kalır. İşte Çin, Ay projesi ile bu gizemi ortadan kaldırmaya aday durumda. Tiandu-1 ve Tiandu-2 isimli uyduları Çin’in arka yüzünü görüntülemiş görünüyor.


Atlas, 2013 yılında Boston Dynamics tarafından zorlu arazi koşullarında ve afet bölgelerinde arama-kurtarma görevleri yapmak üzere tasarlandı. Yıllardır geliştirilen robot, tasarımsal açıdan güncellendi ve elektrik ile çalışmaya başladı. Dynamics’e göre “dünyanın en dinamik insansı robotu” olarak anlatılan Atlas, gerçekten uzun bir arge sonucunda çıkartılan iyi bir ürün. 1,5 metre uzunluğunda ve 89 kg ağırlığında olan Atlas, videoda görüldüğü üzere insanoğlunun robot teknolojisi üzerinde geldiği son noktayı anlatmak için ideal bir örnek diye düşünüyorum.


Meta — Llama 3

Geçen hafta bahsettiğim gibi yapay zeka tarafında ışığı gören teknoloji firmaları, yapay zeka yönüne doğru koşar adım gidiyorlar. Bunlardan biri de sosyal medyanın kurucusu dediğimiz Facebook’un çatı şirketi Meta. Bu hafta Meta, dil modeli olan Llama’nın 3. versiyonunu duyurdu. Bu duyuru ile birlikte şimdilerde kimsenin farkına varmadığı ama kısa süre sonra hepimizin Meta’nın sosyal medya platformlarında kullanmaya başlayacağı Meta AI için de gün doğmuş oldu. Çünkü Llama 3 ile Meta AI’ın çok daha akıllı olacağı düşünülüyor. Meta AI’yı deneyin diyeceğim ama ne yazık ki ülke sınırlarında girmek istediğinizde aşağıdaki mesaj ile karşılaşıyorsunuz.


Tiktok Notes

Farkındasınızdır muhtemelen ama sosyal medya dediğimiz alan gittikçe büyüyor, her geçen gün hayatımızda daha büyük bir yer almaya devam ediyor. Bunu bir eleştiri mahiyetinde söylemiyorum, inanın. Sosyal medya tükettiğiniz içeriklere göre iyi ve kötü olabilmeyi sağlayan bir mecra. En azından kendinizi algoritmalara bırakttığınızda öyle. Sizin seçiminize göre sizi yönlendirmeyi başarabiliyor. Burada karanlık tarafa doğru yönlenmeniz sizin seçiminiz :)

Sadece bir pazarlama başarısı mı yoksa toplumun ona atfettiği bir önem olarak mı değerlendirirsiniz, bilmiyorum lâkin Tiktok, Türkiye’de oldukça yoğun bir şekilde kullanılıyor. Ve bu hafta Tiktok, Instagramı hedef alan Tiktok Notes isimli uygulamayı yayınladı. Tıpkı Instagram gibi çalışan uygulamanın ülkemizde tutup tutmayacağı konsunda bir soru işaretine sahip değilim. Ne kadar tutacağı konusunda belirsizliğim var. :) Hemen uygulamayı aramaya gitmeden önce uyarayım, tıpkı Meta AI gibi henüz Türkiye’de kullanıma açılmadı.


Netflix — 3 Cisim Problemi

İzleme listemin ilk başlarında yer alan ama bu ara kafamı kaldıramadığım işler yüzünden izleyemediğim 3 Cisim Problemi’ni ağzımın suyu aka aka izledim.

“3 Cisim Problemi” ne, derseniz “Klasik mekanikte üç cismin birbirlerinin yerçekimi etkileri altında hareketlerinin sonuçlarını matematiksel olarak çözme problemidir.” Karışık öyle değil mi? O zaman “Nerede Çokluk Orada Bokluk” şeklinde özet geçeyim. Gezegenlerin bir çekim etkisi var ve bu etki iki gezegen söz konusu olunca her şey yolunda ama araya üçüncü bir gezegen girince işte her şey karışıyor ve kaos ortaya çıkıyor.

Wow Sinyali

Senaryo Çinli yazar Cixin Liu tarafından yazılan üçleme kitaplarından biri olan “3 Cisim Problemi”ne dayanıyor. Kitaba ne kadar sadık kalındı bilmiyorum ve ben zaten sinema versiyonlarının illa kitaplara sadık kalınması gerektiğini düşünenler arasında değilim. Sinema başlı başına bir sanat ve kendi anlatım diline sahip. En azından ben öyle düşünüyorum. Game of Thrones oyuncularından birilerini görmek bana enteresan geldi ama asıl enteresan gelen “Wow Sinyali”nin dizi içerisine pek güzel yedirilmesi oldu. Ve dizi neredeyse bu sinyal üzerine kurgulanmış durumda. Dizi, yoğun bilimsel ve felsefik bir temada o yüzden öyle örgü yaparken izlenecek bir durumu yok. “Yoğun bilimsel” derken gerçekten yoğun fizik konseptleri mevcut; büyük patlama, kuantum mekaniği, kaotik çağ dönemleri, uzay zaman katmanları, sofonlar gibi sevilesi mevzular bol bol duyuyorsunuz. Benim gibi teorik fiziği seviyorsanız kesinlikle listenize ekleyin derim.


Kısa Kısa

  • Apple, Çin hükümetinin talebi üzerine, WhatsApp, Telegram, Signal ve Threads gibi popüler mesajlaşma ve sosyal medya uygulamalarını Çin’deki App Store’dan kaldırdı.
  • Google Chat, artık Slack ve Microsoft Teams ile uyumlu çalışıyor.
  • ABD Temsilciler Meclisi, TikTok’un yasaklanmasına yol açabilecek bir yasa tasarısını onayladı.
  • Yerli borsa girişimi Midas 45 milyon dolarlık yatırım aldı.
  • Adobe, görsel ve video düzenleme uygulaması Adobe Express’i duyurdu.
  • Uygulamayı biraz kurcalama fırsatım oldu, Adobe Express iş yapar gibi duruyor. (Haftaya Express ve türevleri ile mobile düzenleme üzerine bir şeyler yazma planım var.)
  • Avrupa Birliği’nin baskıları sonucunda Apple, üçüncü taraf uygulama mağazalarına izin vermek zorunda kalmıştı. İşte bu izin sonucunda ilk lisanslı mağazaya “Merhaba!” diyebiliriz.
  • iOS 17.5 beta 2 yayınlandı.
  • Yeni iOS 18 güncellemesi ile Notlar uygulamasına sesli notlar ve matematiksel işlevler geliyor!
  • Önemli bir SSH istemcisindeki güvenlik açığı, hackerların kriptografik özel anahtarları kurtarmasına olanak sağlayabilir.
  • DeepMind CEO’sunun açıklamalarına göre Google, yapay zeka teknolojilerine 100 milyar doların üzerinde yatırım yapmayı planlıyor.
  • WhatsApp artık sohbet filtreleriyle mesaj aramayı kolaylaştırıyor! Yeni özellik, sohbetlerinizi ‘Tümü’, ‘Okunmamış’ ve ‘Gruplar’ olmak üzere üç filtreyle düzenlemenize olanak tanıyor. Artık önemli konuşmalarınıza hızla ulaşabilirsiniz.
  • Threads uygulamasını açanlar sürpriz bir bildirim ile karşılaştılar. “Düzenleyici kurum nedeniyle Threads artık Türkiye’de kullanılmayacak.”

Read more

Simülasyonun Olasılığı

Simülasyonun Olasılığı

Öncelikle, simülasyon teorisinin ne olduğuna bir bakalım. Simülasyon teorisi, yaşadığımız evrenin, içinde bulunan dünyamızın ve onun içinde yer alan sevdiklerimiz, yaşamımız, anılarımız, düşüncelerimiz, gördüklerimiz; kısacası görsel ya da sezgisel her şeyin, diğer bir deyişle "gerçek" diye nitelendirdiğimiz her unsurun, gelişmiş bir medeniyet tarafından yaratılmış bir simülasyon olabileceğini öne

By Temha Angelio
Kölelikten Özgürlüğe, Çalışma Saatlerinin Tarihçesi

Kölelikten Özgürlüğe, Çalışma Saatlerinin Tarihçesi

Sanayi devrimi öncesi doğsaydık, muhtemelen haftanın 7 günü çalışacaktık ve sadece dini bayramlarda tatil yapabilecektik. Gerçek bir köle yaşamı değil mi? 18. yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi'nin ilk zamanlarında da durum çok farklı değildi; sadece kölelik, toprak ırgatlığından dumanlı fabrika binalarına taşındı. Günde 16 saate varan, kadınlı ve çocuklu

By Temha Angelio