Not Alma Sürecim

Not Alma Sürecim
Photo by Kelly Sikkema / Unsplash

Yazı yazmak, bilginin saklanması ve gelecek nesillere aktarılması için her daim vazgeçilmez bir veri aktarım türü olmuştur. M.Ö. 4. binyılda Sümerler’in çivi yazısıyla başlattığı bu serüven, günümüzde bitler olarak daha önce gitmeyi bırakın, ismini bile duymadığımız şehirlerdeki büyük veri merkezlerinde saklanıyor.

İnsanoğlunun makro ölçeğinin yanında bir de insanın kendi akıl süzgecinden geçirdiklerini sakladığı, harmanladığı ve yeri geldiğinde dönüp baktığı mikro bir veri seti var. Buna kısaca "not almak" diyoruz. Okul ve iş hayatım boyunca not alma işlemini halen geleneksel yöntemlerle sürdürmeye çalışıyorum. Not defterim vazgeçilmez. Yazı yazma eyleminin mekaniksel yönünü sevdiğimden dolayı hâlâ kağıt ve kalemden ayrılamıyorum. Ancak bir defter içerisinde not tutmak bazen yetmeyebiliyor. Özellikle birçok konuyla ilgileniyorsanız ve yaptığınız iş bilgisayar ekranının karşısında gerçekleşiyorsa dijital bir çözüme de ihtiyaç duyuyorsunuz. İşte uzun zamandır devam eden ve biteceğini de sanmadığım en iyi not alma metodunu ve uygulamasını arama serüvenim halen devam ediyor.

En iyi uygulama özeti benim için sadece iki kelimeden oluşuyor: Basit-Sade. Ancak, ikisini aynı anda bulmak oldukça zor. Bir not alma uygulamasının en önemli özelliği not almak olmalıyken, UI o kadar kötü tasarlanıyor ki kendinizi not dışında şeylerle uğraşırken buluyorsunuz. Sonra uygulama geliştiricileri, "Acaba nerede yanlış yapıyoruz?" diye düşünürken buluyorlar kendilerini.

İlk iPod Touch’ım ile birlikte Apple Notes ile tanıştım. O zamanlar, ufak bir cihaza aldığınız notları kullandığınız bilgisayara eşitleyen bir uygulama hayal gibiydi ve Apple bu hayali gerçekleştiriyordu. Notes'un kullanıcı arayüzü oldukça iyi olmasına rağmen uzun yazılar için pek başarılı değildi; daha çok hızlı hatırlatmalar için elverişliydi. Sonrasında, uzun yazılar için daktilo keyfi veren iA’yı keşfettim. iA, bugüne kadar gördüğüm en haz verici yazı yazma aracıydı ki hâlâ o durumda. Ama benim niyetim; hem not alayım, hem güzel bir şekilde arşiv tutayım, hem tüm cihazlarım arasında senkronize olsun hem de uzun uzadıya yazdığımda keyif versin üzerine kurulu bir fanteziydi. Neyse, iA’dan da bir süre sonra umduğumu bulamayınca önce Evernote’a, ardından ise UpNote’a geçtim. Evernote, yaşadığım en kötü deneyimdi. Kusura bakmasınlar ama öyleydi. UpNote’da ise bir şeyler tam olarak oturmamıştı. Sonra Notion’a geçtim ama orası da çok ama çok karışıktı.

Neyse, kullandığım bu uygulamaların sayısını arttırıp bırakma nedenlerini çoğaltıp yazıyı uzatabilirim; ancak en özünden şunu diyebilirim ki sonunda yine dönüp dolaşıp geldiğim yer Apple Notes oldu. Belki arkasına aldığı ekosistem gücünden olabilir veya o sevdiğim arayüzünden kaynaklıdır bu dönüşüm, bilmiyorum. Ama en büyük sebep, başta bahsettiğim o basitlik. Her neyse, Apple Notes an itibariyle kullandığım en iyi not uygulaması olmaya devam ediyor, en azından şimdilik.

Read more

Simülasyonun Olasılığı

Simülasyonun Olasılığı

Öncelikle, simülasyon teorisinin ne olduğuna bir bakalım. Simülasyon teorisi, yaşadığımız evrenin, içinde bulunan dünyamızın ve onun içinde yer alan sevdiklerimiz, yaşamımız, anılarımız, düşüncelerimiz, gördüklerimiz; kısacası görsel ya da sezgisel her şeyin, diğer bir deyişle "gerçek" diye nitelendirdiğimiz her unsurun, gelişmiş bir medeniyet tarafından yaratılmış bir simülasyon olabileceğini öne

By Temha Angelio
Kölelikten Özgürlüğe, Çalışma Saatlerinin Tarihçesi

Kölelikten Özgürlüğe, Çalışma Saatlerinin Tarihçesi

Sanayi devrimi öncesi doğsaydık, muhtemelen haftanın 7 günü çalışacaktık ve sadece dini bayramlarda tatil yapabilecektik. Gerçek bir köle yaşamı değil mi? 18. yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi'nin ilk zamanlarında da durum çok farklı değildi; sadece kölelik, toprak ırgatlığından dumanlı fabrika binalarına taşındı. Günde 16 saate varan, kadınlı ve çocuklu

By Temha Angelio