Teknolojinin Gölgesinde ABD Seçimleri

Teknolojinin Gölgesinde ABD Seçimleri
Photo by Clay Banks / Unsplash

ABD seçimlerinin Dünya tarafından neden takip edildiğine yönelik bir açıklama yapmama gerek yok sanırım.

ABD seçimlerinin teknoloji bloğunda ne işi var derseniz; Elon Musk’ın X platformunu bir seçim ofisine çevirmesinden, “Harris için nerede oy verebilirim?” sorusuna cevap verip aynı soruyu Trump için yanıtsız bırakan Google’a kadar teknoloji dünyasının bu süreçte ne kadar etkin olduğunu görüyoruz. İnternet reklamlarından oy toplamak için yapılan paylaşım çılgınlığına, online seçim anketlerinden, konu Trump ve seçimler olunca 75,000$ seviyesine çıkan Bitcoin’e kadar teknoloji, ABD seçimlerinin tam merkezinde yer alıyor.

Bunun yanı sıra elektronik oy verme işlemi de seçim sürecinin bir parçası. ABD, seçimlerde üç ana yöntemi yoğun olarak kullanıyor. İlki bildiğimiz zarf usulü kağıt oy, diğeri optik tarama formları, sonuncusu ise dokunmatik ekranlı makinelerle doğrudan oy verme. Bu makineler gerektiğinde oyları manuel olarak saymak için çıktı da verebiliyor.

Peki neden sadece elektronik ortam kullanılmıyor?

Teknolojiyi seçmen manipülasyonunda ve algı operasyonlarında başarıyla kullanan ABD, konu oy verme makineleri olduğunda tam anlamıyla bu sisteme geçemiyor ya da geçmek istemiyor. Bu geçişin tam anlamıyla olmamasının arkasında, önceki yıllarda yaşanan bazı teknik sorunların yanı sıra, elektronik ortamda yapılacak bir oylamanın gizlilik ve güvenlik açısından tam garanti sağlayamaması yatıyor. ABD’li otoriteler, hacklenemeyecek bir sistemin olmadığının farkında.

Üst paragrafın ilk cümlesini komplo teorisi olarak görenlere Cambridge Analytica’yı hatırlatmak isterim.

Read more

Simülasyonun Olasılığı

Simülasyonun Olasılığı

Öncelikle, simülasyon teorisinin ne olduğuna bir bakalım. Simülasyon teorisi, yaşadığımız evrenin, içinde bulunan dünyamızın ve onun içinde yer alan sevdiklerimiz, yaşamımız, anılarımız, düşüncelerimiz, gördüklerimiz; kısacası görsel ya da sezgisel her şeyin, diğer bir deyişle "gerçek" diye nitelendirdiğimiz her unsurun, gelişmiş bir medeniyet tarafından yaratılmış bir simülasyon olabileceğini öne

By Temha Angelio
Kölelikten Özgürlüğe, Çalışma Saatlerinin Tarihçesi

Kölelikten Özgürlüğe, Çalışma Saatlerinin Tarihçesi

Sanayi devrimi öncesi doğsaydık, muhtemelen haftanın 7 günü çalışacaktık ve sadece dini bayramlarda tatil yapabilecektik. Gerçek bir köle yaşamı değil mi? 18. yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi'nin ilk zamanlarında da durum çok farklı değildi; sadece kölelik, toprak ırgatlığından dumanlı fabrika binalarına taşındı. Günde 16 saate varan, kadınlı ve çocuklu

By Temha Angelio